Son zamanlarda öğretmenler çalışmıyor diye bir algı oluştu.
Girdiği ders saati az olduğu için çalışmıyor diye düşünülüyor öğretmenler. Öğretmenler kendilerinden isteneni eksik mi
yaptılar da çalışmıyor ilan edildiler. Neden öğretmenlerin yaptığı iş
küçümsendi? Çalışmak sadece işin uzun
sürmesi midir? İnşaatta usta çalışır sonucunda ev oluşur. Tarlada çiftçi çalışır
sonucunda ürün oluşur. Ne kadar çok ürün elde edilmişse o kadar çok çalışmış
deriz çiftçi için. Fakat öğretmenin çalıştığını veya çalışmadığını sadece
girdiği ders saatine göre değerlendirmek çok yanlıştır. Öğretmenin işini sadece
okulla sınırlandırmak yanlıştır çünkü öğretmenin diğer mesleklerde olduğu gibi
eve iş götürmeme gibi bir lüksü yoktur.
Öğretmenlerin çalışmıyor görünmesi mevcut sistemin eksikliği mi
yoksa öğretmenlerin kendi eksikliği mi? Belki de değerlendirme yaparken ilk
sormamız gereken soru budur. Eğitim sisteminin de öğretmenlere kendilerini
geliştirmelerini ve daha etkin olmalarını sağlamak için koşullar öne sürmesi ve
eğitilmelerini sağlaması gerekmektedir. Kendini geliştirmeyen öğretmen
çağdaşlarından geri kalır ve çalıştığını varsayarak iş yaşamına devam eder. Bu
durum da öğretmeni, kendini yenilemediği için yeteri kadar çalışmıyor gösterecektir.
Yeni eğitim yaklaşımları öğretmeni daha fazla düşünmeye, aklını ve becerilerini
pratik olarak kullanmaya teşvik eden bir sistemi getirmiştir. Derse hazırlıklı
gitmeden etkin ve anlamlı bir ders işlemek mümkün değildir. Öğretmenin dersi
iyi bir şekilde planlaması ve öğrencileri yönlendirmesi gerekmektedir. Öğretmenin
gelişigüzel ders işlemesi diye bir durum söz konusu olmamalıdır.
Okul çıkışı, ben bugün
hazırlığımı iyi yaptım ve birçok etkinlik yaptık diyen öğretmen dersin her dakikasının
hakkını vermiş demektir. Çalışmayı sadece zamanla değil verimli nasıl çalışılır
sorusuyla ölçebiliriz. Kulvarları farklı olan işleri aynı kriterlerle değerlendirmek
ve kıyaslamak anlamlı olmaz. Günde 8 saat çalışan bir memurla günde 6 saat
derse yapan bir öğretmenin kıyaslanması doğru değildir. Memurun her dakika iş
yoğunluğu olmayacaktır fakat öğretmen öğrencisiyle her dakika ilgilenmek
zorundadır. Çünkü eğitim işi insanların etkileşim içinde olduğu bir iştir. Diğer
iş kollarıyla öğretmenlerin kıyaslanması bu bakımdan doğru değildir.
Bana göre öğretmenlerin eksiği ise kendilerini
geliştirmemeleri ve yenilikleri takip etmemeleridir. Bu yüzden eğitim sistemine
öğretmenleri teşvik edici bir sistem eklenmelidir. Öğretmenler kendilerini
geliştirmeye çalışıp çalışmamalarına göre ve öğrencilere sağladıkları katkıya
göre de değerlendirilmelidir. Dünyanın birçok ülkesinde öğretmenler sürekli
hizmet içi eğitimler almakta hatta yüksek lisans yapmayan öğretmenlerin
sözleşmeleri feshedilmektedir. Eğitimden kalite almak, kendini yenilemekle ve
işbirliği içinde çalışmakla mümkün olmaktadır. Öğretmenler eğitimin sürekli
yenilenen ve gelişen bir olgu olduğunu unutmamalıdır.
Öğretmenler acaba neden kendilerini geliştirmek ve daha etkin
bir öğretmen olmak için çaba harcamıyor? Öğretmenlik mesleğine verilen değerin
azalması nedeniyle öğretmenler de artık kendi mesleklerine verdikleri değeri düşürmeye
başladı. Ekonomik olarak iyileştirme yapılmayan öğretmenlik mesleği bir kariyer
mesleği olma halinden çıkıp, yeterli maaş ve saatleri belli olan bir meslek
haline geldi. Özveri ve emek harcamak bazı öğretmenlere zor gelmeye başladı.
Öğretmenliğin kutsallığı da buradan gelmiyor mu? Yani öğretmenin vicdan
muhasebesi yaptığı ve öğrencileri kendi evlatları gibi gördüğü bir meslek.
Mesleğine ne kadar saygı duyarsan başkaları da o kadar saygı duyar. Öğretmenlik
mesleği gibi eki çağlardan günümüze süregelmiş bir mesleği yapıyorsak, sürekli
kendimizi geliştirmeli, plan ve programımızı iyi şekilde yapmamız
gerekmektedir. Hizmet içi eğitimlere katılmalı ve gelişen yeniliklerden
haberdar olmamız gerekmektedir. Bu şekilde etkin ve çalışkan bir öğretmen
olabiliriz. Çünkü, sadece ders saatini doldurup yoruldum demekle çalışkanlık
olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder