29 Mart 2017 Çarşamba

KARŞISINA İYİ BİR ÖĞRETMEN ÇIKAN ÇOCUK

Köyde yaşıyordum o zamanlar. Babam, abinle yarın git okula kayıt ol dediğinde şaşırmıştım ve çok heyecanlanmıştım. Abime imrenirdim  hep okula gidiyor diye. O gece hiç sabah olmak bilmedi. Okul yaklaşık 1 km uzaktı evimize. Yürüyerek gittik abimle. Okulun kapısından girince uzun boylu ve güler yüzlü, bıyıklı  biri karşıladı bizi. Abimi tanıyordu. Abim, öğretmene kayıt yapmaya geldiğimizi söyledi. Öğretmen bana dönüp gülümseyerek:
-          - Senin pantolonun çok güzel. Benimkini sana vereyim, seninkini bana ver, demişti.
Ben de:
-          - Senin pantolonun bana olmaz benimki sana olmaz, demiştim. Orada bulunan masanın üstündeki dosyaya bir şeyler yazıp bizi eve göndermişti.
      Akşam olunca babamdan öğrendim, beni okula kayıt etmişler. Babamın dediğine göre yaşım küçük olmasına rağmen, akıllı olduğumu düşündüğü için kaydetmişti beni okula öğretmen. O gün öğretmenimle tanıştığım gündü. Öğretmenlik mesleğini sevdiren insandı bana. Şimdi ise onun yerinde ben varım ve bir binayı aydınlatmaya çalışan mum ışığıyım. Öğretmenim ve yollarını aydınlatmaya çalışıyorum ışığımla bir köyde yaşayan minik kalplerin.  Acaba hafızalarına kazırlar mı beni, benim öğretmenimi kazıdığım kadar?
                 
            Öğretmenlikten bahsetmek istiyorum biraz da. Öğretmenliği, görev yapacağın okulunu gördüğü  anda başlayan ve her geçen gün artan tecrübelerinle, eline bırakılmış, bilgiye aç ve merak eden öğrencilere hayatı tanıtmak, insanlığı öğrenmelerine yardımcı olmak diye tanımlayabilirim. Yıllarca ekersin tarlaya fidanlarını ve beklersin. Bilgiyle ve sevgiyle sularsın, hayatta karşılaşacakları zorluklara dayanabilsinler diye destek olursun ve sonra meyvelerini toplarsın. Sabır işidir öğretmenlik,  ürününü hemen alamazsın tarladan. Uzun vadeli yatırımdır eğitime yapılan yatırım. Ama hep kazandırır ve kazancını göremese de öğretmen yeni fidanlar yetiştirmek için yeniden işe koyulur. Kutsal meslektir öğretmenlik. Öğrencine çocuğundan çok değer verirsin bazen çünkü sana verilen bir emanettir o. Öğrenciler öğretmenden ötürü sever okulunu ve sınıfını. Anne ve baba şefkati verir öğretmen okulda öğrencilerine. Bazen öyle alışırlar ki öğrencilerin sana dilleri sürçüp anne, baba dedikleri olur öğretmenim demeleri gerekirken.
                
            Peki ya Türkiye’ de öğretmen olmak için neler yapmak gerekli?  Öğretmen olma yolu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bu yolda atlatman gereken birçok sınav vardır. Liseyi bitirince YGS ve LYS. Ardından üniversite, vize ve finaller. Üniversite bittikten sonra KPSS ve mülakat sınavları. Bitmedi, ardından 1 yıl boyunca aday öğretmenlik süreci sonunda yazılı ve sözlü sınav. Bütün bunları geçtikten sonra asil bir öğretmen oluyorsun kâğıt üzerinde. Önce atandığın yeri yadırgarsın. Zor şartlar altında öğretmenlik yapmak zorundasındır. Belki bir dağ köyüdür belki de güvenliğin tehlikededir. Uyum süreci de zor olabilir. Ama sabredersin ve öğrencilerine sarılırsın, ailen olurlar. Öğretmenliği o zaman tatmaya başlarsın işte. Bence öğretmenlik mesleği sahada öğrenilen ve 5 yıldan sonra esas amacını kavrayabildiğin bir meslek. Tecrübeler önemli bu meslekte ve her tecrübe seni bir demir gibi işler.
            
             Bu kadar zorluğun ardından insanın aklına şu soru geliyor: Öğretmenlere değer veriliyor mu acaba? Kendi adıma konuşmam gerekirse mesleğine ne kadar değer verirsen o kadar değer görürsün. Bence benim ne kadar değer verdiğim önemli. Başkasının gözünde belki de çocuk bakıcısı oluyorumdur belki de az çalışan bir işçi, bence aksine vatana millete hayırlı bireyler yetiştiremeye çabalayan biridir öğretmen.


 Çağımızda artık öğretmenlik mesleği bilgiyi aktarmaktan ziyade bilgiyi buldurmaya ve öğrenmeye yardım eden bir rehber konumunda. Fakat bu mesleğin rolleri ne denli değişse de saygınlığını kaybettirmemek lazım. Son zamanlarda yapılan en güvenilir meslek anketlerinde öğretmenlik mesleğinin 3. Sırada çıkması da toplumun öğretmenlere hala güvendiğinin bir kanıtıdır. Sen öğretmen olarak sana güvenen ve sana inanan insanlara rol model olmalısın. Bunu kavrayamayan ve öğretmenliği sadece okul binasından girince başlatıp çıkınca bırakmayı düşünen kişilerin bu mesleği yapmaması gerekir. Öğretmenlik okul zili çalınınca üstümüzden çıkarıp asacağımız bir manto değil. Sosyal yaşantımızda da parmakla gösterildiğimiz bir meslek. Mesleğin onuruna yakışır bir şekilde yaşamak da biz öğretmenlere düşmektedir. 

Ben bir sanatçıyım resim çizerim,
Öğrencilerim, tuvalimdeki renklerimdir benim.
Bazen bir mavi deniz olur, bazen bir damla güneş,
Hiçbirini incitmem hepsi değerlim.

Ben bir çiftçiyim fidanlarım var benim,
Fidanlar hassas olur kıymet veririm,
Bilgiyle besler sabırla bekler, severim,
Öğrencilerdir topladığım taze meyvelerim.

22 Mart 2017 Çarşamba

Bir Damla Merhamet Belki Sandığımızdan Fazla Anlam Taşır

İyi insanlardan bahsederken, çoğu kez çok merhametli ve vicdanlıdır kelimesini kullanırız. Burada da iyi bir insanda bulunması gereken özelliklerin başında gelen erdemlerden birinin merhamet duygusu olduğunu görmekteyiz. Merhamettir içimizdeki şefkati ve sevgiyi karşımızdakine gösterme yolu. Bazen bir sokak köpeğine, bazen kurumaya yüz tutmuş bir çiçeğe bazen de değer verdiğimiz insanlara karşı merhamet gösteririz.

Ya öğretmenler, merhamet duygusuyla beslenen o kutsal mesleğin parçaları? Onların merhametli olduğunu nasıl anlarız? Merhamet bazen, ‘Öğretmenim anlayamadım’ diyerek kısık gözlerle bize bakan bir çocuğa usanmadan bıkmadan tekrar tekrar anlattığımız konudur. Bazen de ödevimi yapamadım diyen bir öğrenciye anlayışla yaklaşarak gösterdiğimiz şefkattir. Öğretmenin merhametli olması, öğrencisine acıması değil ona değer vermesidir. Eğitimde merhamet öğretmenin bir hamurun mayalanmasını beklerken gösterdiği sabrı öğrencinin öğrenmesini beklerken de gösterebilmesidir. Öğretmenin öğrencisine gösterebileceği en büyük merhamet budur belki.

Merhamet duygusuna sahip olan öğretmen öğrencinin vaktinden çalmaz ve dersinin hakkını vererek dersini işler. Dünyayı keşfetmek ve anlamlandırmak için bizim verdiğimiz eğitime ihtiyacı vardır çünkü öğrencinin. Merhametli olan öğretmen öğrencilerinin sınıf dışındaki konumlarını sınıfın kapısından içeri sokmaz. Sosyal statülerine ve ekonomik düzeylerine göre ayrım yapmaz. Bir öğretmen, pasaklı ve eski elbise giyiyor diye temiz ve düzgün elbiseler giyen öğrencilere farklı davranmamalıdır. Merhametli bir öğretmen her öğrencisine aynı derecede seven ve değer gösterendir. Peki neden biz öğretmenler merhamet duygularımızı kaybetmeye başladık? Neden annesinin, babasının sosyal statüsüne göre, okul başarısına göre ayrım yapmaya başladık öğrencilere? Bu paraya bu kadar ders anlatılır’ diyen öğretmenlere şahit olduk. Öğrencinin o yeni tanıştığı ve anlamlandırmaya çalıştığı dünyasına katamadığımız doğruları bir kenara bırakamayız. Her ayın başında aldığımız kağıt parçasına ve sosyal statümüze göre davranamayız öğrencilere. Davranırsak eğer, bu bizim merhamet duygumuzun yerini para ve statünün almaya başladığını gösterir.

Merhamet ve hoşgörü ortamı olan bir sınıfta öğrenciler, işbirliği yaparak takım ruhuyla  eğitim görürler. Öğretmenini model alan öğrenciler toplumda ve çevrelerinde gördükleri güzel örnekleri sergiler. Öğretmeninin merhamet ve şefkatle yaklaştığı öğrenci, başkalarına da merhamet ve şefkatle yaklaşır. Çünkü eğitim sadece okulda sınırlı değildir ve toplumun her alanını kapsar. Öğretmenin merhametle yoğurduğu sabrı öğrencinin toplumda yararlı bir birey olmasına yardım edecektir. Belki de bir damla merhamet çoğalıp deniz derya olacaktır.

 Atalarımızın bir sözüyle bitirmek istiyorum yazımı. ’Sakın bir çiviyi küçümseme. Bir çivi bir nalı, nal bir atı, at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu koca bir ülkeyi kurtarır.’ Öğretmenim merhamet etmekten çekinme ve her öğrencine aynı şefkati göster. Bu seni alçaltmaz aksine yüceltir ve değerli kılar.

Merhamet en etkili silahtır; kalbe kadar işler ve ebediyete kadar iyileşmeyecek yaralar açar. (Lavigerie)

16 Mart 2017 Perşembe

Öğretmenlik Ruhumuzda Var

Hakim sorar:
-Suçunu işlerken bilincin yerinde miydi?
Zanlı:
-Bilinçsizce işledim suçumu, amacım başkasına zarar vermek değildi.
Yukarıda anlattığım olay yaptığı suçun sorumluluklarını bilmeyen ve karşılaşacağı durumları hesaba katmayan bir insanın ifadesi. Fakat, bir öğretmenin ben dersimi bilinçsizce işledim ve önem vermediğim için öğrencilerin haklarını çiğnedim deme lüksü olamaz ve olmamalıdır.
Yaşamımızın her alanında bilinç kelimesi ile karşılaşırız. Vatandaşlık bilinci, toplum bilinci, sorumluluk bilinci gibi. Bilinç, insanların yaptıklarının farkında olarak ve önemini bilerek yapmasıdır. Bir bakıma yaptıkları işlerin sorumluluğunu alması ve ona göre davranmasıdır. Bu yüzden önemlidir bilinçli toplum yetiştirmek. Bu yüzden önemlidir insanların atacakları adımları amaçlarına uygun ve toplumlarına fayda sağlamak için atması. Bilinçli öğretmen de mesleğinin önemini bilen ve mesleğinin gerektirdiği sorumluluğu taşıyabilen öğretmendir.
Dersine hazırlıklı giden, planını ve programını bilen, öğrencilerin de birey olarak hakları olduğunu bilen ve ona göre davranan öğretmendir bilinçli öğretmen. Çünkü kendine sorumluluğu verilmiş öğrencilerin değerli olduğunu bilir. Benzetmek gerekirse, hepsi birer taş parçasıdır aslında öğrencilerin ve öğretmen onlara hazırladığı malzemelerle şekil verir. Bilmelidir ki işlemediği taşlar bir kenarda unutulmaya mahkum olacak ve kararacak. İşlediği taşlar ise belki yakut, zümrüt, altın olacak. Bu bilinçte olmalı öğretmen, mesleğine değer vermeli.  Değer verilen önemsenen şeyler  güzeldir hayatta. Öğrenciler de öğretmenlerinin bilinçli davranışlarını örnek alır ve yaptıkları işi en iyi şekilde yapmaya çalışır. Şüphesiz öğretmen onlara bilinçli bir vatandaş modeli olarak yol gösterirse.
Bir futbol maçını örnek verelim. Takımdaki futbolcular iyi oynarsa,’ takım ruhu iyiydi ve futbolcular alacakları puanların ne kadar önemli olduğunun bilincindeydi’ der yorumcular. Takım ruhunu yakalamışlardı derler. Öğretmenler de ileride toplumun parçası olacak ve toplumu yüceltecek olan öğrencilerin ne kadar değerli olduğunun bilincinde olmalı. Öğretmenlik ruhunu derslerine ve yapacakları çalışmalarda yansıtmalı. Ruhsuzca ve önemsenmeden verilen bir eğitim sadece yazıda ve görüntüde kalır.
Sabah ders girişi öğrencimin yanıma gelip:
-          Öğretmenim şeker alır mısınız?
Öğretmen:
-          Ne zahmet ettin canım?
Öğrenci:
-          Öğretmenim siz öğretmensiniz ve ben sizi çok seviyorum.
Yukarıda anlattığım örnekte öğrencim öğretmenini sevdiği bilincinde ve bu bilinçle fedakarlık yapıyor. Bu da sadece yaptığımız işte değil davranışlarımızda ve duygularımızı ifade ederken bile bilinçli olmamız gerektiğini vurguluyor.
                Bilinçli bireyler toplumu yüceltir ve düzeni sağlar. Bilinçli öğretmenler  kutsal olan öğretmenlik mesleğine ve ruhuna yaraşır biçimde fidanları olan öğrencileri orman olarak tabir edebileceğimiz toplumun ağaçları olarak yetiştirir. Öğretmen model olursa öğrencisine bilinçli nesiller yetişir. Öğretmenlerin gerek okulda gerekse çevrelerinde meslek bilincini ve ruhunu taşıması gerekir.
                 Siz sevgili ve değerli öğretmenlerden ricam, ’ Sen nasıl öğretmensin?’ dedirtmeyin ve dedirtecek duruma düşmeyin.

                

1 Mart 2017 Çarşamba

Öğretmenin Tarafı, Tarafsızlıktan Yana Olmalı

Öğretmenin tarafsızlığı, mesleki etik açısından büyük önem taşımaktadır. Tarafsız olmak için, insanların duygularını ve inançlarını değil aklını ve vicdanını kullanması gerekmektedir. Eğitimde kişisel inanç ve tutumların işin içine girme durumu vardır. Öğretmenler okulda sorumlu olduğu programın yanı sıra kişisel görüş ve değerlerini de öğrencilere benimsetmeye çalışabilir. Öğretmenlerin bu tür yanlı davranışlardan kaçınması gerekmektedir. Özellikle dinsel ve politik inançlar, öğretmenin tarafsızlığının önüne geçebilmektedir. Bu durumu engellemek için öğretmenler  meslek etiğine uymalı ve mesleklerine duydukları saygıdan dolayı tarafsızlık ilkesini okullarda, sosyal çevrelerinde uygulamalıdırlar.
Öğretmenler okulda ve  sosyal ilişkilerinde siyasi davranamazlar. Gerek okuldaki öğrencileri gerekse sosyal çevrelerindeki bireyleri fikirlerine ve inançlarına göre yargılayamazlar. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda memurların siyasi partiye üye olamayacağı ve siyaset yapamayacağı da bildirilmektedir. Bu kanun da öğretmenlerin de siyasi görüşlerini okulun dışında bırakması gerektiğini göstermektedir. Öğretmenlerin amacı gelecek nesilleri sağlıklı ve ülkesine faydalı olabilecek şekilde yetiştirmektir. Tebeşir kokulu sınıfları siyasi görüşlerini ve kendi inançlarını benimsetmek amacıyla kullanamazlar. Öğrencilerini inanışları, siyasi görüşleri ve dini görüşleri gibi durumlarla değerlendiremezler. Öğretmenler, okul kapısının dışında görüşlerini bırakmalıdırlar ve öğrencilere olması gereken, programda belirtilen eğitimi vermelidirler. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu şu sıkıntılı dönemlerde öğretmenlerin birleştirici olması gerekmektedir. Çünkü öğretmenler sevgi, saygı, hoşgörü, güven gibi güzel davranışları topluma yaymakla görevlidir. Öğretmenlerin tarafsız olarak barış ortamı oluşturmak yerine karışıklık çıkarma çabasında olması öğretmenlik etiğine yakışmayan ve doğru olmayan bir davranıştır. Öğretmenler, öğrencilerin kafasına birtakım ideolojileri sokmak yerine sorumlu olduğu işini yapıp sınıfın kapısından gönül rahatlığı ile çıkmalıdır. Her zaman doğruları kendi siyasi görüşlerini ve dini inançlarını katmadan öğrencilerine aktarmalıdır öğretmen. Eğitim işi insanların etkileşim içinde olduğu bir iştir. Öğretmenin bu işi yaparken kendi vicdan muhasebesini yapması gerekmektedir. Öğretmen siyaset adamı değil, toplumu eğitmek gibi kutsal bir görev üstelenen dürüst bir kişidir.
Öğretmen tarafsız olmalı ve toplumun her kesiminden herkesin güvenini kazanmalıdır. Siyaset yaparak ve inançlara göre taraf tutarak davranan öğretmen toplumdaki insanların güvenini kaybeder ve mesleğinin gerektirdiği tarafsızlık ilkesinden sapar. Öğretmen gerek okulda gerek sosyal yaşamında insanları inançlara göre ayrıştırıcı değil birleştirici olmalıdır. Öğretmenlerin tarafsız olması yani siyasi görüşleri ve kişisel inanışlarını eğitim hayatlarından ve sosyal çevrelerinden uzak tutmaları gerekmektedir. Sonuç olarak geleceğimizi inşa eden öğretmenlerin ayrıştırıcı değil birleştirici olmaları ve tarafsızlık ilkesini her zaman uygulamaları gerekmektedir.